16 Kasım 2009 Pazartesi

HERKES için MASALLAR

EN GÜZEL İNSAN

Bir zamanlar ülkelerden birinde Kral yeni bir yol yaptırmaya başlamış. Yol bitene kadar kimse oradan geçememiş, ama yolu yapan ustalar, her gün evlerine döndüklerinde çok güzel bir yol olduğunu anlatıyorlarmış. Yolun yapımı bittiğinde Kralın adamları, ertesi gün yolun açılışının yapılacağını ve yoldan geçen en güzel insanın seçileceğini ülkenin her yanına duyurmuşlar.

Ertesi gün büyük bir kalabalık açılacak yolun başında toplanmış. Herkes, kendilerini en güzel gösterecek en şık ve en temiz giysilerini giymiş, geçişin başlamasını beklemeye başlamış. Kral da yerini alınca, kalabalık yeni yoldan yürümeye başlamış.

Yolu yürüyüp de tekrar Kralın önüne ilk gelenler, ileride yolun ortasında büyük bir taşın ve etrafında inşaat artığı molozların durduğunu, bu nedenle yolu geçmekte çok zorlandıklarını söylemişler. Sonraki gelenlerin hepsi de yoldaki büyük taştan ve moloz yığınından şikayet etmişler.

Akşama doğru herkesin yoldan geçtiği sanılırken üstübaşı toz içinde birisinin geldiğini görmüşler. Adamın elinde içi altın dolu bir torba varmış. Krala doğru ilerlemiş, “Özür dilerim” demiş, “Geç kaldım çünkü, yolun ilerisinde bir büyük taş vardı ve etrafı da molozlarla doluydu. Arkadan gelenler geçmekte zorlanmasın diye taşı yolun kenarına iteleyip molozları kaldırdım. Taşın altından içi altın dolu bu torba çıktı. Ülkede kimsenin bu kadar çok altını olamayacağı için Kralındır diye size getirdim” demiş.

Kral, “Hayır, o altınlar senindir” deyince adam itiraz etmiş, “Benim hiç bu kadar çok altınım olmadı.”

Kral gülümsemiş, “Bu altınların hepsi senindir” demiş. “Herkes yolu kapayan taştan ve molozlardan şikayet etti. Oysa sen şikayet etmedin, başkalarının önünü açmak için, belki de tek giysinin toza çamura bulanmasına aldırmadan çalıştın. Sen en güzel insansın ve o altınlar da senindir.”

BAKIŞ AÇISI

İTAATKAR MAYMUNLAR

Bu yazımda size bilimsel bir deneyden söz edeceğim.

Beş maymunu bir kafese koymuşlar ve daha sonra, bir hevenk muzu kafesin tepesinden içeriye sarkıtmışlar. Önce maymunlardan biri yukarıya doğru hamle yapmış, ama hemen üzerine tazyikli bir hortumla soğuk su sıkmışlar. Maymun, sudan kurtulup yukarıya hamle yapmayı birkaç defa denemiş, fakat hiçbirinde başarılı olamamış ve vazgeçmiş. Sonra diğer bir maymun yukarıya tırmanmaya çalışınca, soğuk su ile engellenmiş. Diğer maymunlar da muzlara ulaşmaya çalışmışlar, ama herbirinin gayreti de soğuk su engeli ile karşılaşınca başarısız olmuş. Sonuçta maymunlar, muzlara ulaşmayı bırakmış ve hiçbiri bir daha muzları almak için harekete geçmeye cesaret edememiş.

Sonra maymunlardan birini kafesten alıp, yerine bir başka maymun koymuşlar. Yeni gelen maymun, yukarıdaki muzları görünce hemen yukarı atılmış. O anda, bilimadamları su ile maymunu durdurmak için harekete geçerlerken, beklenmedik bir gelişme olmuş ve soğuk su ile ıslatılacaklarını bilen önceki dört maymun birden yeni gelenin üzerine atılarak onu engellemek için dövmeye başlamışlar. Ne olduğunu anlamayan yeni gelen maymun, karşılaştığı şiddet karşısında muzlara ulaşma gayretinden vazgeçmiş ve diğerleri gibi aşağıda oturmaya başlamış.

Sonra, eski dört maymundan birini daha kafesten alıp yerine yeni bir maymun koymuşlar. Tabii ki, yeni gelen maymun kısa bir intikal sürecinden sonra yukarıda asılı muzlara doğru atılmış. Diğer dört maymun hemen yeni gelenin üzerine atılmış. Fakat bir önce gelen maymun, yeni geleni öyle şiddetli dövüyormuş ki, eski üç maymuna yapacak birşey kalmamış. Bu şiddet karşısında yeni gelen de pes etmiş ve aşağıya diğerlerinin yanına inmiş.

Bilimadamları, sırayla bütün eski maymunları kafesten alıp yerine yeni maymun koymuş ve her seferinde aynı sonuç ile karşılaşmışlar. Muza uzananlara soğuk su cezası verildiğini bilen bütün eski maymunlar kafesten alınıp yerine yeni maymunlar konulduğu halde, yediği dayak gördüğü şiddet yüzünden artık hiçbir maymun, nedenini sorgulamadan muzlara uzanmaya cesaret edemez olmuş.

Bu deneyden, en az bir düzine sonuç çıkarmak mümkün. Sanırım, bu çıkarsamaların içinde hiçbiri diğerinden daha az önemsiz olmayacaktır. Ben bunlar içinden ikisini çok önemsiyorum. Biri, itaate zorlananların en çok korkmaları gerekenin, içlerindeki aymazlar olduğudur.. Diğeri ise, çevrenin baskısını ve telkinlerini hiç sorgulamadan kabul etmenin, insanı birçok şeyden mahrum bırakabileceği gerçeğidir.