5 Temmuz 2009 Pazar

BAKIŞ AÇISI

TARİHİ NASIL OKUMALIYIZ

Savaşın en kızgın anı. Her iki taraf da siperlerine girmiş, birbiri üzerine kurşun yağdırıyor. Başını kaldıran, hele siperden dışarı çıkanın yaşama şansı hiç yok.

Bu sırada, siperin ileri ucundan birisi ortaya atılıyor ve düşmanın üzerine doğru koşmaya başlıyor. Daha beş on metre gitmeden düşman kurşunları ile yere yığılıyor.

Bunu gören siperdeki askerlerden biri, vurulanın yanına gitmek için davranıyor, ama komutanı, “Olmaz.” diyor.

Asker itiraz ediyor: “O benim arkadaşım Komutanım. Onu kurtarmam lazım.”

Komutan, “Sen de vurulursun, üstelik o kadar çok kurşun yedi ki, sağ olmasına imkan yok.” diyor. Ama asker çok kararlı, mutlaka gitmem lazım diyor da başka birşey demiyor. Komutan bakıyor askeri ikna edemeyecek, diğerlerine arkadaşınızı koruyun diye emir veriyor. Koruma ateşi altında asker siperden çıkıyor, ileriye doğru atılıyor. Büyük gayretler sonucu arkadaşının yanına ulaşıyor. Biraz sonra, “Geri dönüyorum, beni koruyun.” diye arkadaşlarına sesleniyor. Ve büyük bir şans eseri, arkadaşının cansız vücudunu kendi siperine geri getiriyor.

Komutan, “Bak oğlum, arkadaşın ölmüş, kendi canını boş yere tehlikeye attın.”diyor. Asker, başını kaldırıyor, “Olsun Komutanım, hiç olmazsa son sözlerini duydum.” diyor.

Komutan soruyor: “Ne dedi?”

“Geleceğini biliyordum dedi Komutanım.”

Nasıl, güzel hikaye değil mi? Duygusal, çünkü gözyaşartıyor. Bilgece, zira özlü sözler söylüyor. Sadece hikaye değil, aynı zamanda destansı. Dostluğu, arkadaşlığı yüceltiyor. Soylu davranışı özendiriyor. O’na güzel sözler söyleterek beni onurlandırıyor.

Çok güzel, ama bir de karşı taraf var. Savaşılan, ölümüne mücadele edilen ötekiler. Bize benzemesine izin vermediğimiz, bizim de benzemek istemediğimiz ötekiler. Beni, benim değer verdiklerimi yok etmeye çalışan, bu nedenle düşmanım olan ötekiler.

Ötekiler, o kadar çok ki.. Benim ötekim o, onun ötekisi diğeri, diğerinin ötekisi karşısındaki. Ötekiler, çok olduğu gibi kaçınılmaz da. Onları yok etmek, ortadan kaldırmak, yokmuş gibi saymak mümkün değil. Çünkü, öteki benim varlık sebebim. Öteki olmadan ben olamam. Bu bir zorunluluk. Öteki olmalı ki, ben kendimi tanımlayabileyim. Bu öylesine bir zorunluluk ki, ben varsam, öteki de var.

Öteki sadece bireyler için değil, her boydaki topluluk için de vardır. Benim ailem, sessiz, sakin, kendi halinde, iyi insanlardır, ama öteki aile dedikoducu, başkasının arkasından kuyu kazan, kötü insanlardır. Benim mahallemde kültürlü insanlar oturur, komşular birbirlerine karşı saygılıdır, ama öteki mahallede her ev birbiri ile kavgalıdır, sık sık cinayet işlerler. Benim şehrim gelişmiştir, oysa öteki şehrin insanları tembeldir, hiçbir şey üretmezler, her şeyi başkalarından beklerler. Benim bölgemin insanı çalışkandır, işine bağlıdır, taşı sıksa suyunu çıkarır, ama öteki bölgenin insanları çok kültürsüzdür, okuma yazma bilenleri azdır.

Bu durum, devletler için de değişmez. Her ülke halkının ötekileri, ötekileri için de önyargıları vardır. Her devletin de ötekileri vardır. Ama devletlerin, ötekileri için sadece önyargıları yoktur, diğerleri için planları, onlardan istekleri de vardır. Zira, devletlerin orduları, silahları, yönetim mekanizmaları, kısaca fiili güçleri vardır ve istediklerini almak için bunları harekete geçirmekten çekinmezler.

Hayatımız, önce yaşamak, sonra güvenliğimiz için, sonra güç ve iktidar sağlamak için yaptığımız mücadelelerle doludur. Bu gerçeklik her insan, her topluluk, her devlet için geçerlidir ve değişmez.

Tarihi bu gerçeklik içinde öğrenmeli ve değerlendirmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder